22 Şubat 2016 Pazartesi

Yunanistan'dan İstanbul'a otostop mu ? Yaptık, aha dayıya sor !

Şimdiii... Çocuklarıma ve torunlarıma belki de gereksiz yere gururlanarak anlatacağım bir otostop macerası ile karşınızdayım a dostlar !

Bilenler bilir şu an Atina'da Erasmus öğrencisiyim. Ve doğum günüm olan 9 Kasım da geldi çattı. E Ailemizle hasretiz birbirimize. Vatan özlemini söylemiyorum bile. Bu hasret durumu canıma tak etti. Öğrenciliğin verdiği kısıtlı imkan ve içimdeki maceraperestliğin sonucu olarak okuyacağınız otostop olayına kalkıştım. Nasıl mı oldu ? İşte anlatıyorum.

2015 senesinin 7 Kasım sularındayım. Çocukluk hayalimdir fikir rehberim olan Mustafa Kemal ATATÜRK'ün hayata gözlerini yumduğu gün hayata gözlerini açtığı evde olmak. Bunun için bir süre öncesinde Rynair'den Atina - Selanik bileti aldım. 10 Kasım sabahı 8 civarı Selanik'e indim.

Selanik Havaalı'ndayım.

Gittiğinizde göreceksiniz hava alanından merkeze giden 2 hat şeklinde halk otobüsü var. Onlardan istediğinize binip yaklaşık yarım saat sonra insan kalabalığının indiği yerde inin. Burası Kamara Meydanı. Eğer meydanda aşağıdaki resimde gördüğünüz Galerius Kemeri'ni görüyorsanız doğru yerdesiniz demektir. Otobüsten iner inmez ana caddeyi solunuza aldığınızı düşünerek sağ istikametinize doğru yardırın. Ara sokaklardan geçerek Atatürk Evi'ne kolayca ulaşabilirsiniz. Zamanında Ali Rıza Baba'mız parayı kırıp en merkezi yerden kiralamış evi. Buradan aziz ruhuna şükranlarımı iletiyorum. 

İyot kokulu Selanik sokaklarından ilerleyerek Atatürk Evi'ne ya da Müzesi'ne vardım.

Saygı dakikaları başladı.

Anıtkabir, Çanakkale, Dumlupınar, Manastır, Harbiye derken seni yaşama görevinde sona gelindi Efe'm. Ne mutlu ki bana son nefesini verdiğin o makus günde ilk nefesini aldığın yerdeyim. Şükür yaradana.

Resmen bayram yeri Atatürk Evi. Güzel vatanımın nadide şehirlerinden birçok insan gelmiş. Kalabalığın arasına attım kendimi. Bi nevi memleket özlemimi gideriyorum. Anadolu kokuyorlar adeta !

Gözüme kestirdiğim ablalara, abilere ne zaman döneceklerini sordum. Hani giderken beni de sınıra kadar atıverirler mi acaba diye. Ama nafile. Yolcu taşımacılığı, tur anlaşmaları ıvız zıvırları yüzünden hevesim kursağımda kaldı. Otostop tek çare oldu yani anlayacağınız. E haydi çekelim o zaman. Şansımıza ne çıkarsa. Vira Bismillah !

Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Ototstop tehlikeli ve bir o kadar zahmetli bir iştir. Nereye kadar gideceğiniz, nasıl bir sürücüye denk geleceğiniz tamamen şansınıza kalmış. O yüzden önyargılarınızla savaşırken gerekli hazırlıklarınızı da yapmalısınız. Bu hazırlıklar nelerdir peki ? Yol kenarında ya da bi benzinlikte uyuma ihtimalinize karşı gerekli ekipman. Bu tercih sebebine göre çeşitli alternatifler olabilir. Bir diğeri ve bence en önemlisi otostop kartı. Nereye gitmek istediğinizi büyük harflerle bir kartona yazın ve sürücülerin görebileceği şekilde tutun. Yüzde bin beş yüz işe yarayacaktır.

Selanik bildiğiniz gibi büyük bir şehir. Yunanistan'ın ise ikinci büyük şehri. Ve benim gibi memleketiniz metropol Bilecik ya da çeşitlerinden ise harbiden geniş bir şehir. Ama korkmayın ! Eğer bu niyete kalkıştıysanız sonraki paragraflarda yazanları birebir kaydedin ve uygulayın. Başarısız olma ihtimaliniz çok düşük. Bu arada Selanik - İstanbul arasında çeşitli otobüs firmaları da var. Zahmete kalkışmak istemiyorsanız onları kullanabilirsiniz. 

İlk işiniz Kamara Meydanı'na geri inmek. Meydandan bulunan büfelerin birinden halk otobüsü için bilet alınız. Öğrenci bileti yalnızca 50 Cent. Daha sonra yine meydanda bulunan otobüs duraklarında 83 numaları otobüs durağını bulun. Bu otobüs Lagkadas kasabasına gitmektedir. En son durakta inin. Küçük bir ilçe otogarına hoşgeldiniz. Hiç telaşe düşmeyin. Doğru yoldasınız. Otogarda otobüsten indiğiniz yerde bilet gişesini göreceksiniz. Görevli adam İngilizce bilmektedir. Kendisine Rentina otobüsüne binmek istediğinizi söyleyin ve 1,5 euro karşılığında bileti alınız. Daha sonra kendisinden sürücüye sizi otoban gişelerinde (toll (eng.) = otoban gişesi) indirmesini Yunanca söylemesini rica ediniz. Kesinlikle yardımcı olacaktır. Yaklaşık 20 dakikalık yolculuğun sonunda göl kenarında sürücü sizi indirecektir. Otoban gişelerine hoşgeldiniz. Buraya kadar işin teorik kısmı. Eğer teorik kısmı pratiğe dökmüş iseniz bundan sonrası en kolay bölüm. Hadi onu da farklı bir üslupla anlatalım.

Otoban gişelerine geldim. Ne kadar şanslıyım ki gişelere gelir gelmez 34 plaka bir tır ihtiyaç molası için durdu. Hemen yanına gittim.
- Selamun aleyküm kaptan yolculuk nereye ?
+ Sen nereye gidicen ?
- Bilecik'e.
+ Ora nere la ?
- Abi sen sınıra gidicen mi ? İpsala'ya ?
+ Atla hadi çok konuşma. Ayakkabılarını çıkar yalnız otelime girerken.
Adam ne kadar da titiz. Eğer tır sürücüsüne denk gelmişseniz o demese bile siz sorun ayakkabılarımı çıkarayım mı diye. Atladık gidiyoruz.
Mehmet abi Çorlu'lu. Arnavutluk'tan Çorlu'ya gidiyormuş. 50 küsür yaşında. 4 tane torunu varmış. Küçük oğlu tam bir fırlamaymış. Zor zanaat bu iş. Sabır ye düzensizlik istiyor. Mehmet abi konuştukça acaba Karaambar Kamyoncular Derneği'ne üye olsam mı diye düşünmeden edemedim. Ama Recep İvedik abimizden üyelik sürecini bildiğimden anında vazgeçtim. İpsala'ya kadar her görüğümüz kahveciden aldığımız frappeleri yudumlarak, tasvip etmemekle beraber gişelerde bulunan görevlilere Türkçe selam veriyormuş gibi küfür ederek İpsala'ya geldik. Bir de ne görelim ! Yaklaşık 2 km kadar tır kuyruğu var.
+Bu sıra bize ancak akşama gelir yeğenim.
- E napayım o zaman kaptan ?
+ Sen naap biliyon mu ?
- Napam ?!
+ Sen in.Sınıra kadar yürü. Oradan başka araba bulursun gidecek.
- Peki abicim. Allah razı olsun. Bir gün memleketin bir yerinde denk gelirsek yemek ısmarlıcam sana.
+ Sen adam gibi oku memlekete yararlı bi mühendis ol o yeter bana.
- Eyvallah kaptan. Hayırlı yolculuklar. Allah tekerini düz bastırsın.

Hiç bilmediğim bir yerde inmek zorunda kaldım. Bu da otostobun fıtratında var işte. 2 km kadar yürüdüm. Bu esnada devriye atan Yunan polisleri geldi yanıma usulca. Bu da ne demek ? (Konuşmamız tarzan ingilizcesi çerçevesinde geçti)

+ Kalispera (İyi günler)!
- Kalispera sas !
+ Nereye gidiyorsun ?
- (Gururlanarak) Kendi ülkeme.
+ (Gayet artistçe) Neresiymiş senin ülken ? (Sanki İpsala kapısından Türkiye dışında başka bir ülkeye geçiş var.)
- Sizce ?
+ Türkiye mi?
- Başka seçeneğim var mı ?
+ Türkiye üzerinden başka bir ülkeye de geçebilirsin. (Haklı aslında.)
- Evet Türkiye
+ Nereden geliyorsun.
- Selanik.
+ Ne ile geldin buraya.
- Otostop.
+ İmkansız. Kendi ülkene giremezsin.
- Biz Türkler imkansızı başarırırz, mucizeler zaman alır. Hem ben ne zaman kendi ülkeme girmek için sizden izin istedim ki ? (Thug Life) (Bu laftan sonra ofis tarzı bir yere soktular beni.)
+ Yunanistan'da ne yaptın.
- Erasmus öğrencisiyim. Buyur burada da Erasmus belgelerim, pasaportum, vizem, TC kimliğim, Yunan öğrenci kimliğim. (Mor bi hal almaya başladı eleman.)
+ Buradan nasıl devam edeceksin.
- Otostop ile.
+ Anlaşıldı. Bol şans komşu. (Aferin adam olcan böyle, canımı yicen.)
- Efharisto parakalo !

Yunan polisleri ile tatlı bir laf atışması yaşamış olmama rağmen kuyruğun en önünde bulunan sürücüye beni sınırı geçirmesi için rica ettiler. Duty Free'den alışverişimi yaptıktan sonra rica ettikleri Makedon sürücü de sağolsun Meriç'i geçirdi beni. Bu arada Türk - Yunan sınırını yaya olarak geçmeniz yasak. Meriç Nehri üzerindeki köprü sadece araç trafiğine açık. Sınırı geçtikten sonra Makedon abimiz benden bu kadar, burada uyucam şeklinde bi açıklama yaptı yarım yamalak ingilizcesi ile. Teşekkür edip başladım yürümeye.

Yürüyorum ama nereye kadar ? Bir yandan da geçen araçlara İstanbul yazılı otostop kartımı gösteriyorum ancak bir Allahın kulu durmuyor. Hava da kararacak gibi. Niyetim akşam 8-9 gibi İstanbul'da olmak ve oradan Bilecik arabasına binmek. Ama nafile gibi duruyor. İpsala Devlet Hastanesi'nde sabahlama planları kurarken ticari bir taksi geldi durdu yanımda.
+ Yolculuk nereye kardeş ?
- Kısmetse İstanbul abi.
+ Buradan çok zor. Gel ben seni İpsala'ya bırakayım, oradan otobüslere atlarsın.
- Yanımda Türk parası yok ama abi. Hem taksiye de para vermek istemiyorum.
+ Tamam 3-5 km zaten. Hem ben de o tarafa gidiyorum. Sen varsa 10 Euro ver bana ben sana 30 TL vereyim.
- Olur abi, eyvellah.
Taksici abi sağolsun beni İpsala dörtyoluna kadar bıraktı. Bir yandan Çorlu otobüslerini bekliyorum, bir yandan da İstanbul yazılı otostop kartımı kaldırıyorum. Ama yine kimse durmuyor. Otobüs de gelmiyor. Yine tam umutsuzluğa kapıldım derken bizim Makedon abi durdu yanımda. Para çekmeye indi ATM'ye. Gittim yanına, Yalvar yakar, rica minnet arabasına aldı tekrar beni. Sınırda dinleceğim demişti ya, o palavrasını da attım içime. Olsundu. Beni Çorlu'ya kadar bırakacaktı.

Adam üç beş kelime Türkçe biliyor. İngilizcesi de o derece. Üsküp, Ohrid, Bitola bir yerlerden muhabbete girmeye çalışıyorum. Ama adam Çorlu'ya kadar telefon ile konuştu. Hava da karardı iyice. Çorlu'ye gelmiştik. Beni indireceği uygun bir yer de bulamadık. Ama iyi ki bulamamışız. Ağzım burnum derken Çerkezköy tabelasını geçtik bile. Çerkezköy Otogarı'nın nerede olduğunu bildiğini söyledi. Adamın dibiymiş ki beni otogarın önüne kadar getirdi. Oradan otobüs ile Çerkezköy - İstanbul - Bilecik yaptım ve gece 1 sularında yiğidin harman olduğu Bilecik'e varmış bulundum.  

4 yorum :

  1. Merhaba, simdi Selanik ten otostopla Kesan a gitme yollarina bakarken gordum yazinizi. Selanik'ten tira binince kac saat surmustu sinira varmaniz acaba onu merak ettim?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba. Çok geç gördüm kusura bakmayın. 5-6 saat sürmüştü sanırım. Hatırlamıyorum ki.

      Sil
  2. Otostopla iki ay avrupa ve balkanlar gezdim. İğrenç bi yazı olmuş. İnsanları yanlış yönlendirdiğini düşünüyorum. Ay bilmediğim bi yerde indim falan

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba. Yazının iğrençliği size kalmış. Kötü yorumlarınız için teşekkürler. Ayrıca kimsenin kafasına otostop yağın diye silah dayamıyorum. :)

      Sil