Sonunda Vrsac’tayım ! Artık Sırp topraklarında olduğum için
saatleri ayarlama zamanı. Haydi akrep ! 1 saat geri, marş ! Şimdi, son 1 saattir
aldığım yolu boşuna mı gelmiş oldum ? Ya da 1 saat önceki saat,1 saat önceki saat
ise şimdi ki saat nasıl 1 saat önceki saat oluyor ? Astral seyahat ya da
ışınlanma böyle bir şey mi ? İzafiyet teorisinde ya da kuantum fiziğinde
açıklaması var mı acaba bu durumun? Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi ? Zeki Müren de bizi görebilecek mi ? Bilecikli dedemin de dediği gibi “Crazy
questions in my head. “. Yani “Kafamda deli sorular.” Hayırlısı be gülüm.
Saatlerin de değişmesiyle bekleme sürem 1 saat fazlalaştı. 09:40'ta Belgrad trenim. Timisoara’da trene binerken dumur ettiğim kızlar ile muhabbet ederim düşüncesiyle yanlarına gittim. Ne kadar da
ergen hareketleri var. En iyisi yalnız takılmak.
Çok değil, birkaç sene öncesine kadar köpeklere ifrit olan
ben, Vrsac istasyonundaki 2 minik köpeğe sevgimi göstermeden edemedim. Ne kadar
da tatlılar. Ve açlar ! Yolculuk için hazırladığım sandviçlerden bir tanesini
paylaştım. Biliyorum, aranızda gypsy'ler ile neden paylaşmadığımı sorgulayanlar çıkabilir. Lakin Romanya Hükümeti'nin gypsy'ler lehine o kadar yaptırımları var ki. Tembellikleri yüzünden o halde yaşıyorlar. O yüzden güzel şeyler, güzel varlıklar ile paylaştıkça çoğalır diye içimden geçirerek günün
felsefesini de yaptım ve bardaktan boşalırcasına yağan yağmuru izlemek için
istasyonun içine girdim. Bir de ne göreyim ! Ohrid’den sonra gitmeyi
planladığım Manastır’ın tren istasyonunun siyah beyaz bir resmi var Vrsac garının duvarında.
Karşılaşacağım tesadüflerin emaresiydi bu resim.
Çok geçmeden Belgad treni geldi. Sonunda grafitisiz,
üzerinde rotası yazan insancıl bir tren. Yine kısa mesafe olduğu için
rezervasyon yapma gereksinimi duymadım. Ummadığım şekilde konforlu bir trenle karşı karşıyayım. Gidiş istikametini
tahmin ederek geniş koltuklardan birine oturdum. Biletimi kontrol etmek için
gelen kondüktör hiçbir işaretleme yapmadan gitti. Aynı muamele ile birkaç kez
daha karşılaşacaktım. Çünkü Sırpça, Kiril alfabesinden oluşuyordu ve benim
biletim Latin alfabesi ile yazılmıştı.
Ünü tüm dünyaya yayılmış olan Sırp kızlarının baştan
çıkarıcı güzellikleri ise şimdiden dikkatimi çekmeye başladı. Bakalım Belgrad’da nasıllar ? Kondüktörün hareket emrini temsil eden düdüğünü öttürmesiyle tren harekete geçti. Ver elini “Belgrad” ya da “Beograd”. Türkçesi ile “Beyaz Şehir”
!
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder