17 Ocak 2015 Cumartesi

Vrsac-Küçük Bir Sırp Kasabası

   

     Sonunda Vrsac’tayım ! Artık Sırp topraklarında olduğum için saatleri ayarlama zamanı. Haydi akrep ! 1 saat geri, marş ! Şimdi, son 1 saattir aldığım yolu boşuna mı gelmiş oldum ? Ya da 1 saat önceki saat,1 saat önceki saat ise şimdi ki saat nasıl 1 saat önceki saat oluyor ? Astral seyahat ya da ışınlanma böyle bir şey mi ? İzafiyet teorisinde ya da kuantum fiziğinde açıklaması var mı acaba bu durumun? Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi ? Zeki Müren de bizi görebilecek mi ? Bilecikli dedemin de dediği gibi “Crazy questions in my head. “. Yani “Kafamda deli sorular.” Hayırlısı be gülüm. 


     Saatlerin de değişmesiyle bekleme sürem 1 saat fazlalaştı. 09:40'ta Belgrad trenim. Timisoara’da trene binerken dumur ettiğim kızlar ile muhabbet ederim düşüncesiyle yanlarına gittim. Ne kadar da ergen hareketleri var. En iyisi yalnız takılmak. 

     Çok değil, birkaç sene öncesine kadar köpeklere ifrit olan ben, Vrsac istasyonundaki 2 minik köpeğe sevgimi göstermeden edemedim. Ne kadar da tatlılar. Ve açlar ! Yolculuk için hazırladığım sandviçlerden bir tanesini paylaştım. Biliyorum, aranızda gypsy'ler ile neden paylaşmadığımı sorgulayanlar çıkabilir. Lakin Romanya Hükümeti'nin gypsy'ler lehine o kadar yaptırımları var ki. Tembellikleri yüzünden o halde yaşıyorlar. O yüzden güzel şeyler, güzel varlıklar ile paylaştıkça çoğalır diye içimden geçirerek günün felsefesini de yaptım ve bardaktan boşalırcasına yağan yağmuru izlemek için istasyonun içine girdim. Bir de ne göreyim ! Ohrid’den sonra gitmeyi planladığım Manastır’ın tren istasyonunun siyah beyaz bir resmi var Vrsac garının duvarında. Karşılaşacağım tesadüflerin emaresiydi bu resim.



     Çok geçmeden Belgad treni geldi. Sonunda grafitisiz, üzerinde rotası yazan insancıl bir tren. Yine kısa mesafe olduğu için rezervasyon yapma gereksinimi duymadım. Ummadığım şekilde konforlu bir trenle karşı karşıyayım. Gidiş istikametini tahmin ederek geniş koltuklardan birine oturdum. Biletimi kontrol etmek için gelen kondüktör hiçbir işaretleme yapmadan gitti. Aynı muamele ile birkaç kez daha karşılaşacaktım. Çünkü Sırpça, Kiril alfabesinden oluşuyordu ve benim biletim Latin alfabesi ile yazılmıştı.





     Ünü tüm dünyaya yayılmış olan Sırp kızlarının baştan çıkarıcı güzellikleri ise şimdiden dikkatimi çekmeye başladı.  Bakalım Belgrad’da nasıllar ? Kondüktörün hareket emrini temsil eden düdüğünü öttürmesiyle tren harekete geçti. Ver elini “Belgrad” ya da “Beograd”. Türkçesi ile “Beyaz Şehir” !

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder